iletişim

fanzinmatmazel@gmail.com

30 Mayıs 2010 Pazar

BİR BAHAR NEVROZMASI

Soluk bir gün ışığı kirli, tozlu masaya düştü. Kadın umutsuz, yalnız, kırgındı. Çaresizliğin sıkıntısı yüreğinden taşmış, ruhuyla bedenini kaplamıştı. Hissetmiyordu, duyuları taşlaşmış gibiydi, ama yine de göz pınarlarına birikenlere engel olmakta zorlanıyordu. Ne geçmiş ve gelecek ne de bugünün kaygısı vardı. Zamandan, mekândan ayrı “gibi”ydi. “Gibi” doğru edat mı onu da bilmiyordu.
Boğazıyla yüreği arasında sürekli bastırdığı, dışa taşması onu ürküten – belki rezil olma korkusu – bu yüzden de karnında karıncalanma duyuran bir şeyler, adlandıramadığı duygular içindeydi.
Belki de boşluk, hiçlik onu en iyi tanımlayan sözcüklerdi. İnancı vardı. Yaradan’a ve O’nun buyruklarına, iç sezileriyle uymaya çalışırdı. Bazen bildiği halde yasaklara uyamazdı; bazen de ortam, insanlar yönünde akıp gider, mantığını kullanmayı aklına getiremezdi.
İsyanlarını sessiz yaşamak zorundaydı. Zira sesli isyanları çoğunlukla yanlış anlaşılır ya da o yanlış ifade ederdi. Biriktirmekten bir türlü vazgeçemedi: duygularını, kırılganlıklarını, isyanlarını, acılarını, sevgilerini, aşklarını, şefkatini, ilgisi-ilgisizliğini...
Koca bir “neden” sorusunun karşılığını bir türlü bulamıyor ya da yanıtı görmekte hâlâ zorlanıyor...


FİKRİYE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder