iletişim

fanzinmatmazel@gmail.com

9 Temmuz 2010 Cuma

bisiklet

“Vahşet dolu erkeklerin hâkimiyetine en cesur karşı koyuşlardan birini yapmış kadına, Lysistrata’ya…”
Tırmandım. Bir çam ağacının tepesinden bakıyorum dünyaya. Solumda bir kozalak. Gün batmış. Yazabileceklerimi düşlüyorum. Yazmayı arzuladıklarımı… Ama kalemim değdiğinde sayfaya benliğim o öfkeyi hissetmiyor. Hala mı? Evet, hala… Hala bir şaşkınlık bir algılayamayış hali gölgeliyor duygularımı. Hava kararınca sokakta göremediğim kadınlar düşünüyorum. Neredesiniz? Ben değil. Ben oradayım. Saat 23.00 sularında bir caddede yürüyorum. Hayatlarını evlerinin dışına da kurabilmeyi bilenlerle birlikte… Bi de günün ikinci yarısını kadınlardan çalmış iğrenç toplumun meyveleri var. Orada, sokakta… 14 yaşındaki bisikletli çocuk! Yavaş yavaş kızıyorum. Ama çocuğa değil. Onu hala anlayamadım. Ne ki bu? Ergen ruhunun açlığını ellediğin kalçalarla mı doyuruyorsun? Merak ediyorum. Ama çocuğa değil yine de. Biliyorum ki ergenlik zor. Nereye çekerlerse seni meyillisindir oraya gitmeye. Toplumca tutmuşuz bir bok çukuruna çekiyoruz biz de birbirimizi. O çocuğu yetiştiren anneye sinirleniyorum bu sefer. Öpülesi abileri var bi de bu çocuğun. Bir sokak lambasının önünde bir yandan çekirdek çitleyip bir yandan cigara tüttürürken, yoldan geçene laf atarak gün-gece geçiren… Onların annelerine sinirleniyorum. Bakın, görün! Sizler yarattınız bu karşı cinse duyulacak olan saygıyı ana-bacı sahiplenişinden öteye götüremeyen nesli. O serserileri oğul, komşu çocuğu diye siz bastınız bağrınıza. Kız kardeşlerine yahut sevdiceklerine bir söz gelmiş diye kafa göz patlamış eve döndüklerinde sırtlarını sıvazlarken, o sulandıklarının da birisinin kızı, kardeşi, sevdiği olduğunu siz öğretmediniz. Empati yoksunu er bireyleri siz otoriteleştirdiniz de aynı zamanda bu topluma. Hava karardıktan sonra ekmek almaya küçük oğlunu gönderen, kapıyı kocasına açtıran, kızına akşam ezanında evde olmasını tembihleyen kadınlara kusuyorum o artık kabarmış öfkemi. Geceleri benden sizler çalmadınız mı? Sokakları, köşebaşlarını, bakkal önlerini beyni uçkurunda olan o iğrenç mahlukata siz teslim etmediniz mi? Eşiniz gece ağzını yaya yaya millete laf atarken siz ağzınızı kapatıp evde oturdunuz.

Çam ağacının tepesindeyim hala. Saat geç. Ama erkekler orada. Kadınlar! Nerdesiniz? Aşağı inmek için bir alt dala uzatırken ayağımı küfürler savuruyorum size. Eve döndüğünüzde “bey”inize cümleler kurun diliyorum. Korkmadan… Sorgulayarak… Başkaldırın istiyorum. Başkaldıralım. Geceler bizim de olsun!
suda seken yassı parlak taş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder