iletişim

fanzinmatmazel@gmail.com

9 Temmuz 2010 Cuma

dilruba

Dilruba;
Sana ne söylemeli, ne demeli biliyor musun? Müntehir yokluğa adanmış kızgın bir serçe, hayatı hep böyle düşünmek, düşmek…

Düşmek dedim de, düştüğüm çok oldu biliyor musun? Ve düşürüp bir şeyleri, düşündüğüm de çok oldu. Ağlar gibi olup ağlamadığım, ağlamaz gibi durup çağladığım.. çok..!
Sana bu tanımlama az gelir. Düşününce.(çok fazla yaptım bu düşünme işini). Ruhunun gölgesinde koşan bir hayalperest, hayatı hep böyle imge.

İmge dedim de(bak sen aklıma gelene), kafamın içinde kuyruklarını birbirine değdirmeden dolandırdığım simgelerim de çok oldu, biliyor musun? Kapalı anlamlara yüklediğim gerçeküstü düşüncelerim de.. ama şimdi pek bir şey ifade etmeyecek, zira güzel bir imge dolanırken dünyanın eksenini yine. Ben anlayıp, anlatıp… ağlayamam bunları sana.

Birkaç gündür bir şeyler duyuyorum. Sana ait. Seninle ilgili. (ben yoktum şimdi. Sadece sen vardın. Ve biz biz olamamıştık hiçbir zaman oysa ne çok istemiştim bunu) bir sürü saçma tanımlama! Beynimde çok fazla terim var.(--mış öyle diyorlar)yerimde duramadan o tanımları değiştirmeliydim. Çünkü herkesin bir kimsesi vardır, bir de k i m s e s i z l i ğ i.
Ben senin kimse’n-sem; kimsesizliğini sana ithaf etmeliydim. Ki—ö y l e d e o l d u.
Kendisindenbaşkaeksiğiolmayankadın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder